“Tesettür, nesneleştirici bakışlara “hadi oradan!” diyen özgürlük, yapışkan yılışık şehvetlere “başka kapıya” diyen sessiz başkaldırıştır.” Cümlesinin ardına, “Tabi kapanmayı bilenlere! Aksine bunların üstüne on ekleyip tam tersini gördüklerimizde var.” Yorumu ekleyen güzel kardeşim, bu yazı sana ve senin gibi düşünen herkese ufak bir başkaldırış;
*****
“öyle
yarım yamalak kapanacağıma hiç kapanmam daha iyi!”
“başörtüsünü
de kirletiyorlar, bilmiyorsan kapanma arkadaş!”
…
Gibi
fikirlerin üretildiği beyin işte... Kaçış planı çoktan hazırlanmış, olağan bir
duruma karşı savunma da hazır…
Kendini
tanıtmak için oluşturduğun profil gösteriyor ki seslendiğin –kapanmayı bilenler-
sınıfına sende seyircisin, tıpkı bizler gibi… Üzerine on eklemişte sana
göstermiş olanlar gibi…
Anlar
mısın bilmem ama yüreğime dokundun, ta uzaklardan, ben anlatmak isterim sen hiç
duymadan.
Nesneleştirici
bakışlara “hadi oradan!” demek çok zordur kardeşim. Kadın nefsi, aşamamışlar
için, hep güzel olmaya yönlendirir… Bilirsin… Eğer sahip olduğun güzel nesneler
varsa bunları ortaya çıkarmaya yönlendirir, seni senden alır, ona hizmete
durursun, bilmeyenler sınıfı üyesi olarak. Güzel dudaklarını ortaya çıkarmak
için sürdüğün pembe ruj, çekici görünmesi için sarıya boyattığın saçların,
attığın, alımlı “ben buradayım” bakışları… Hepsi ondan… Seni de kölesi yapmış… Yapmış
ki profilini böyle resimlerinle süslemişsin…
Senin
içindeki nefis, başına örtü takanda yok mu sanıyorsun? Oda seninle aynı
duyguları, aynı hayalleri, aynı lezzetleri tatmak istemiyor mu sanıyorsun?
Başını kapatmayı insan olmaya ve onun getirisi olan nefisle mücadeleye engel mi
görüyorsun? Neyi eleştiriyorsun? Kadına “sen niye kadınsın” demekten başka
nedir bu? Özüne bak, önce kendine bir ünlem koy güzel kardeşim…
Artık
kadınlara bakarken “başörtülü, tamam bizden” ya da “başı açık, Allah hidayet
versin!” diye bakmıyorum, bakamıyorum… Çünkü zamanın tesettürü baştan kalbe
indi! Buda benim ardına ünlem koymak istediğim cümle… Hidayeti başına değil,
kalbine versin Rabbim…
Asla
örtüsüne bakarak, tesettürüne güzel ya da çirkin laf etmeyesin insanların! Hata
edersin… Başları bizler görüyoruz evet, tesettür kıstası görüp bide güzel
tartıyoruz ama, kalbe inmiş tesettürü Ondan başka kim bilebilir?! Hangi başörtülü
ya da açık nerede ne yapıyor, hangi günahın ya da hangi sevabın peşinde kim
bilebilir? Bilemez kimse. Sende bilemezsin ki üstüne kaç eklemiş bilesin…
Keşke
başörtüsünün namusunun kirletilmediği zamanlarda veya mekanlarda olsaydın da,
görseydi gözlerin aradığı başörtülü tesettürlüleri… Ama malesef bukadar güzel
elbiselerin, renk renk örtülerin, daracık bütün vücut hatlarını ortaya çıkaran,
“Kadınım ben! Güzelim!” diye beyne sinyaller gönderen nefsin meydanlarda cirit
attığı günlerdeyiz… Vitrinler, mağazalar, çarşılar, pazarlar okadar cazibeli ki,
kapılmamak büyük mücadele istiyor. Akıntıya ters gitmek ne mümkün! Öyle kolaylıkla
mümkün olsaydı verilir miydi köşkler, saraylar, tahtlar…
Kınama!
Bil ki onlarda senin gibi kadın olmaktan ve nefsine hizmet etmekten başka bir
şey yapmıyorlar… Mini etekli, bol makyajlı, fönlü saçına rağmen cümle arasında
“Allah korusun, cehenneme gitmekte var” diyen öğretmenin müslüman oluşuna
inanamayan Tanzanyalı kardeşimi anlarımda seni anlayamam…
Eleştirdiğin,
bilmeyenler sınıfının kalplerine davet ediyorum seni, bir de orayı gör
bakalım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder